GEZİYE ÇIKAN HUKUK

Lütfen yazıyı bütünüyle okuyunuz!

Gezi Parkında yapılmak istenen/yapılanlar konusunda sivil inisiyatifin ortaya konulması demokratik toplum ve kültür açısından son derece önemlidir. Kişi başına düşen aktif yeşil alanın cm karelerle ifade edildiği bir kentte, gezi parkının önemi açıktır. Gezi parkı konusunda toplumun ortaya koyduğu demokratik tepkiyi sonuna kadar desteklemekle birlikte, yapılan/yapılmak istenen uygulamanın hukuka aykırılığını ortaya koymak açısından konunun hukuki yönünü de irdelemekte yarar görmekteyiz. Hukuki duruma bakılacak olursa; Gezi Parkı Beyoğlu Kentsel Sit Alanı sınırları içerisinde kalmaktadır. Sit alanlarında uygulama, konusunda uzman ve özerk koruma kurulu kararlarıyla yapılmak zorundadır. Bu zorunluluk Anayasanın 63.maddesi ve 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunundan doğmaktadır. Sit alanlarında bulunan ağaçlar da, koruma altındadır. Sit alanlarında bir tarihi yapının yeniden yapılabilmesi(ihyası) için, orijinal yerinde, orijinal yapım tekniği, orijinal malzemesi, orijinal boyutları ve cephe formunun tespit edilmesi ve tescilinin yapılmasına bağlıdır. Tespit ve tescil kararından sonra, yapının temel izleri bulunarak, restitüsyon(orijinal hali) projesinin hazırlanması ve koruma bölge kurulunca uygun bulunması şartıyla, rekonstrüksiyon projesinin onaylanması ve yapılması mümkündür. hukuki olarak durum bu olmakla birlikte, korunması gereken ağaçların olduğu bir alanda bu türden bir yapılanma, yeşil dokunun korunması ve kayıp tarihi binanın yeniden kazanılması amaçlarının çatışması nedeniyle, hukuka uygun olmayacaktır.

Hukuki engeli ortadan kaldırmak isteyen siyasi irade, 2011 yılı yaz döneminde çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelerle, koruma bölge kurullarının yapısına müdahale etti. KHK hükmüyle konularına uzman kurul üyeleri görevden uzaklaştırıldı. Tabiat varlıklarının korunması konusu, Kurulların görev alanından çıkarılarak, yeşili koruma(!) görevi Çevre ve Şehircilik BAKANINA verildi. Koruma bölge kurulu kararlarına karşı, üçte ikisi yüksek bürokratlardan oluşan Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kuruluna itiraz yolu açıldı. Bütün bu düzenlemeler sonucunda, Gezi Parkında yapılmakta olan uygulamaların alt yapısı oluşturuldu.

Bu değişikliklerden sonra, Gezi Parkında bulunan ağaçların tek tek tabiat varlığı olarak tescil edilmesine yönelik dosya, karar aşamasında koruma bölge kurulundan alınarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderildi. Tahmin edileceği gibi Bakanlık bu ağaçların korunmasına gerek görmedi. Taksim Kışlasının yeniden yapılmasının altyapısını oluşturacak Restitüsyon projesi koruma bölge kurulunca reddedildi. Ret kararı üzerine, hükümetin yüksek bürokratlarından oluşan Koruma Yüksek Kuruluna itiraz edildi. İtiraz üzerine, yüksek kurul bürokratları, restitüsyon projesinin reddi kararını kaldırarak uygun bulmak yerine, Gezi Parkında yapılmak istenen Kışlanın avan projesini(yapılaşmanın nasıl olacağını gösteren fikir projesi) onaylayarak uygulamanın önünü açtı.

Hukuku geziye çıkaran bir anlayışla alınan Yüksek Kurul avan proje onay kararı ve alın(a)mayan Gezi Parkında bulunan ağaçların korunması kararı açıkça hukuka aykırıdır. Çünkü;

-Yüksek Kurulun avan proje onay kararı, itirazı değerlendirme kapsamının dışında bulunduğundan ve avan projeye ilişkin alınmış bir koruma bölge kurulu kararı bulunmadığından, açık ve esaslı usul hatası taşımakta olduğundan ve yüksek kurulun doğrudan karar alma yetkisi bulunmadığından konu yönünden yetkisiz olduğundan ve işlem(karar) yok hükmündedir.

-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sit alanında yer alan ve korunması gerektiği noktasında tereddüt bulunmadığını ve kentte bulunan ağaçlara ilişkin geçmişte alınan tescil kararlarını dikkate almadan, Gezi Parkında bulunan ağaçları kasıtlı olarak korunması gereken tabiat varlığı olarak tescil etmemiştir. Bakanlığın Gezi Parkında bulunan ağaçların koruma altına almama iradesi hukuka aykırıdır ve ilgilerin hukuki ve cezai sorumluluğunu gerektirir.

Sivil toplumun ortaya koyduğu duyarlılığa ek olarak, kentin imarından sorumlu görevliler olarak, büyükşehir ve belediye meclisleri üyeleri başta olmak üzere, adalet duygusunu zedeleyen bu uygulamalara karşı hukuki mücadele başlatılması gerekir. Yüksek Kurulun doğrudan avan proje onay kararına ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Gezi Parkında bulunan ağaçların korunması yönünde karar almama iradesine karşı davalar açılmalıdır. İdari yargı yerleri, bu uygulamalara dur diyecektir.